Sartre Ve Giacometti: Varoluşçu Sanat Üzerine Düşünceler
Abstract
Varoluşçu sanatı betimlemek için varoluşçu modern sanatçıların ele aldıkları insan, özgürlük, seçim, başkaldırı, korku, kaygı, endişe, saçma gibi ortak konulardan yola çıkılabilir. Ne var ki eldeki yazıda varoluşçu sanat incelenirken sıklıkla yapıldığı gibi endişe, yalnızlık, çaresizlik, umutsuzluk, yabancılaşma gibi durumların psikolojik özellikleri yerine; varoluş, hiçlik, boşluk ve uzaklık kavramlarının ontolojik anlamları üzerinde durmak istiyorum. Bu yüzden Jean-Paul Sartre’in varoluşçuluğun sanattaki en yüksek ifadesi olarak saydığı Alberto Giacometti’yi ele alacağım. Şu halde, Sartre’ın varoluşçuluğu ve Giacometti’nin sanatı arasındaki özel bir etkileşimden doğan felsefi bir imkânı aydınlatmak istiyorum. Bu bağlamda ilkin Giacometti’nin bakışını inceleyeceğim ve onun dışsallık ile kurduğu ilişkiyi ele alacağım. Giacometti için temel mesele insan figürünün bütününü yakalamak için başvurduğu uzaklığı bakışıyla ele geçirmektir. Sanatçının bakışını ifade etme biçimi ulaşılamaz bir görsel hakikat sorununu ortaya çıkarır ve sanat yapıtı bir ifade problemi haline dönüşür. Söz konusu betimlemenin ontolojik analizini Sartre’ın çokluktaki birlik, öz ve varoluş, varlık ve hiçlik sorularının sunduğu teorik pusulayla araştıracağım. In order to describe existential art, it is possible to draw upon common issues of the existential modern artists such as human, freedom, choice, revolt, fear, anxiety and absurdity. In this article, I would like to emphasize the ontological meanings of the concepts of existence, nothingness, emptiness and distance rather than psychological features such as anxiety, loneliness, despair and alienation, as is often done when examining the existential art. That is why I will analyse Alberto Giacometti, whom Jean-Paul Sartre considered to be the highest expression of existentialism in art. I would therefore like to enlighten a philosophical possibility of a special interaction between Sartre’s existentialism and the art of Giacometti. In this context, I will first examine Giacometti’s gaze and examine his relationship with external world. The main issue for Giacometti is to capture the distance by his gaze. The way in which the artist expresses his view reveals an unattainable problem of visual truth and the artwork becomes a problem of expression. I will explore the ontological analysis of this description with the theoretical compass presented by Sartre’s questions of unity in the multitude, essence and existence, being and nothingness.
Source
Felsefi Düşün - Akademik Felsefe DergisiVolume
1Issue
12URI
https://app.trdizin.gov.tr/publication/paper/detail/TXpNek56QTFOUT09https://hdl.handle.net/20.500.12723/2111