Nizâm-ı Cedîd Döneminde İstanbul’da Kahve Nizâmı (1789-1807)
Özet
XVII yüzyıl sona ererken zamanın defterdarı 1698 yılında kahvenin halk nezdinde ifade ettiği değeri “bilcümle ehâli ve edânî (bütün halk) ibtilâsından günde bir defa nân-ı huşke (kuru ekmeğe) razı olur birkaç defa kahve içmeğe kâni olmaz … Vakıyesi (okkası) bir altun dahi olur ise alur” şeklinde ifade etmişti. [Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Kamil Kepeci Defterler (KK.d), 4518, s.3.] 1732 yılına ait bir belgeye göre Osmanlı memleketleri dahilinde yaşayan genç ve ihtiyarların ve özellikle de İstanbul, Edirne ve Bursa’da yaşayan fakir ve zengin halkın “ekseri kahve içmeğe itibar” ettikleri için kahve, “zahâyir-i bilâd tabir” olunan “eşya adâdına dâhil” olmuş ve gündelik hayat içinde “kesret üzere harç ve sarf olunur eşyadan” biri haline gelmiş bulunuyordu. [BOA, Cevdet Belediye, (C.BLD.), 40-1973.] Özellikle İstanbul’un iaşesi, imparatorluğun başkenti olması ve sahip olduğu nüfusun fazlalığı ile özellikle erzak ve gıda maddeleri bakımdan üretici olmaktan ziyade tüketici olması sebebiyle hükümetin gündeminde her zaman önemli bir yer işgal ediyordu.