II. Abdülhamid’in İkbali Behice Hanımefendi’nin İstanbul’da Yalnız Yaşama Emeli Ve İttihatçılarla Amansız Mücadelesi (1909-1914)
Özet
Yakın tarihimizin en çarpıcı olaylarından biri şu günlerde yüzüncü yıldönümü idrak edilen Osmanlı hanedanının yurt dışına sürülerek yeni bir yaşan tarzına mecbur edilmesidir. Bu gelişme ansızın gerçekleşen bir olgu olmayıp çeşitli tarihsel safhalardan geçen bir sürecin nihai noktasıdır. On sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren devlet teşkilatını modernize eden Osmanlı sultanları, harem kurumu, hanedan mensuplarının geleceği ve hanedanın iç hukuku konularında aynı ölçekte bir yenilik getirememişlerdi. [Ali Akyıldız, “II. Abdülhamid’in İlginç Bir Girişimi: Hanedan Teavün Sandığı,” Osmanlı İstanbulu, III, s. 583.] Bu manada radikal bir değişim ancak II. Meşrutiyet’in ilanıyla başlatılabildi. Devlet idaresinde etkili bir nüfuz elde eden İttihat ve Terakki idarecileri, bilhassa II. Abdülhamid’i tahttan indirdikten sonra, hanedan meselelerine el attılar. Osmanlı hanedanının itibarı devletin saygınlığı ile ayrılmaz bir bütün olarak görüldüğünden kontrol dışına çıkan hanedan üyelerinin ikaz ve tecziye edilmesine çalıştılar. [Cevdet Kırpık, Haremin Son Yüzyılı, (İstanbul: Timaş, 2012, s. 21); Aynı yazar, “Hanedân-ı Saltanat Nizamnamesi ve Uygulaması,” Belleten, Sayı 269 (2010), s. 181-226.]